Bir gün bir kitap yazmaya bu kadar yakın olsaydım eminim başlayacağım yer burası olmazdı. Şimdi henüz yabancı olduğum bu iki odalı yalnızlıkta kıvrık ayaklı, tahtadan yapılma kare sehpanın üzerinde eğreti duran diz üstü bilgisayarın klavyesindeki tuşlara bu kadar bilinçsiz ama bir o kadar da hevesle vurmazdı parmaklarım, bundan da eminim.
Yazmak için çoğu insan gibi ilham perilerini değil de ilham cadılarını tercih ettiğimden sözcüklerle arası bozulmuş biriyim. Söz konusu cadı taifesi yıllardır semtime uğramamakta kararlı olsalar da bu gün öyle bir gün değildi, yazmak için onların gelip de beni yatağımdan kaldırmasını beklemedim ilk defa. Aslında yalan söylüyor olabilirim, çünkü planım bir gün -ki sanırım o gün bugün oluyor- hiçbir şey olmamış gibi uyanıp kurgulamaya devam etmekti. Kafamın içinde belli bir yerde takılmış, kurulu bir saat gibi /anbean/ mütemadiyen monotonca kurgulanmaya devam eden şeylerin eninde sonunda çalakalem olmasa da zihnimden taşacağı açıktı, bunu biliyor ve bilmemezlikten gelebilme yeteneğimin tadını çıkarıyordum
Peki neden bugünü seçmiştim yeniden kurgulamak için? Bunun benim için de çok açık olmadığı ortada… Cevabı bilseydim zaten başka cümlelerle başlardım romanıma…
Evet, bir roman böyle başlamamalı. Şimdi masalsı bir giriş yapmalıydım oysa ki, kendim de dahil herkesi bir yalana inandırmalıydım. Anlatacaklarım ancak sizi kandırabilecek büyülülükte ve aynı oranda gerçeklikte birleşmeliydi ki bana inanabilesiniz ve yahut kanabilesiniz. Oysa ki anlatmak istediğim şey ne büyülü ne de gerçek. Bu kitabı elinize aldığınızda ne tür beklentileriniz olduğunu bir zamanların azılı bir okuyucusu olarak ben de biliyorum; ama daha ilk sayfadan uyarıyorum sizi, size kendi öykümden fazlasını vaad etmiyorum.
Haliyle kendimi de kandıramam. Öyküyü en başından anlatmak hiçbirimizin şu an durduğu noktayı açıklamayacağından hiç kimsenin ummadığı (ve üzerinde durmadığı )bir andan başlayacağım anlatmaya… Bir otobüsün arka koltuğundan… En arkadan değil de yeterince arka sayılabilecek koltukların birinden; ömrümün çok da uzun sürmeyeceğini bir anda fark ettiğim koltuktan, kendimi pencereye yaslanmış, saçları ağarmaya başlamış, her daim asık suratlı bir genç kızken; yine bir pencere önünde tamamen bembeyaz saçlı oldukça tuhaf yaşlı bir kadın olarak bir türlü göremediğim o yansımadan; belki de yanılsamadan… Arkası kimbilir ne zaman…
O gün o koltukta ömrümün çok da uzun olmayacağına karar vermiştim.
"Anlamdan hep kuşku duy!"
15 Mart 2010 Pazartesi
Search
"Çoğu zaman üç beş kişi için yazdığımızı sanırız, onlar bizi okumazlar. Asıl seslendiklerimiz hiçbir zaman tanımayacağımız üç beş kişidir."
Anlatıcı Kimdir?
.jpg)
- Yarım Kalmış Masallar Anlatıcısı
- Birçok zaman, birçok kişi tarafından, birçok sözcükle tanımlanmaya çalışıldı o. Kimi zaman iyi, kimi zaman kötüydü sözcükler. Yine de çoğunlukla tanımlanamadı. İçinde hiçbir zaman susmayan, zır zır ağlayan bir çocuk olduğu ve onu hiçbir zaman susturmadığı rivayet edilir ki doğrudur da... Hayatı yazarak yaşamayı, melankoliye dalmayı, esasen kendi yazdığı gibi yaşamayı sever. Tanrılarla arası iyi olsa da şansı pek parlak gitmeyen, nitelikli tembel, antitez sever, sizin benim gibi bir insandır işte... Sıradan da olabilir, son derece farklı, dünyadışı ve gizemli de... Bilmiyoruz... Ama yazmalı...
Etiketler
- Ben... (1)
- Bir Kutup Hikayesi (1)
- Çocukluk (1)
- Deniz İçin (1)
- Gevezelik... (1)
- İkimiz (1)
- İzlence... (1)
- Kent-Kavafis (1)
- Manifesto-Can Dündar (1)
- Mesela... (1)
- Modern Bir Cehennem Monologu (1)
- Naat... (1)
- Noktalı Virgül... (1)
- Roman/tik/ - Bölüm 1 (1)
- Roman/tik/ - Bölüm 2 (1)
- Roman/tik/ - Bölüm 3 (1)
- Roman/tik/ - Giriş (1)
- Samsa (1)
- Sen (1)
- Senden Sonra (1)
- Sihirli Ayna ile Kurbağa Prens (1)
- Soruların... (1)
- Şehir (1)
- Yalnız... (1)
- Yarım Kalmış Masallar Anlatıcısının Eski Şiirleri (1)
- Yazmamalıydım (1)
- Yürüyüş (1)
En çok okuduğunuz yazar kimdir?
İzleyiciler
Okunulası
-
-
2020-2024 Günceleri2 ay önce
-
-
-
-
-
Gözyaşına Övgü7 yıl önce
-
Mehmet Ali Eve Gitmemiş8 yıl önce
-
Kırlangıç Sorunu8 yıl önce
-
-
-
Kıyım9 yıl önce
-
Rec9 yıl önce
-
Saint Laurent (2015) Volledige9 yıl önce
-
-
Gezmelere devam...9 yıl önce
-
-
aylin canik''le ayrıntı canbazlığı10 yıl önce
-
Ay Karanlık10 yıl önce
-
-
Nasıl söyleniyor ?10 yıl önce
-
Ortopedik Ağrılar11 yıl önce
-
-
-
-
-
-
Egemen Çıkmazında Başörtüsü13 yıl önce
-
Gold Rush in Literature14 yıl önce
-
Ne yardan, ne serden...14 yıl önce
-
-
-
-
-
-
2 yorum:
"ömrümün çok da uzun sürmeyeceğini" sanırım bu sözdür koskoca yazının özeti.. eline sağlık süper yazı!
Teşekkürler, bu bir roman denemesi aslında. Başarabilirsem her gün ya da her hafta bir sayfa gelecek. Bir nevi arkası yarın...
Yorum Gönder