25 Mart 2010 Perşembe

Roman/tik/ - Bölüm 2

Kim olacağıma karar veremediğimden olsa gerek -zira kafamda yarattığım tek bir karakter yoktu ve herhangi birini seçip o olmak çok zordu- başka biri olduğum düşüncesinden sıyrılıp bir anda kendim oldum. (Bu kadar kolaydı, evet…) A kentinden kalkan otobüs bu arada, orada olduğunu tam üç sene sonra fark ettiğim ve göl diye çağırılmaktan hoşlanan tuz birikintisini çoktan geride bırakmış ve varış istikametimiz olan diğer A kentine yaklaşık üç saat uzaklıkta bulunan bir diğer A kentinde duraklamıştı. Bütün bu A kentlerinin aynı doğru ya da doğrultu üzerinde bulunuyor olması şimdiye kadar ÖSYM tarafından sorulmuş ve henüz sorulmamış; ama sorulacağına kesin gözle bakılan hız ve yol problemleriyle dalga geçiyordu.
Sözkonusu A kentinin sadece bir mola noktası olduğunu sanmayın. Bu kent aslında anlatacağımız hikayenin kahramanlarının hayatlarında önemli bir rol oynuyor olabilir. Şu ana dek oynamadıysa da kahinler tarafından üç vakte kadar oynayacağı öngörülmektedir. Bu üç vakit, belki üç asra bile tekabül edebilir. Maya takvimleri ve Nostradamus ise bu kehaneti onaylamazlar. Çünkü Mayalar hakkında kesin kehanetler yoktur. Nostradamus da bütün Nietzcheler gibi septiktir ve septikler, kuyusuna bile düşseler aşkı reddederler. Hikayenin septik kahramanı bir alfabenin hep gözden kaçırılan bir harfiyle başlayan bir kentinde bahsi geçen A kentlerinden birinden bir aşka inanmayana gönül düşürür. Belki de bu roman aslında o andan başlamalıdır.
“Bir romanın kaç başlangıcı olur?” diye içinizden söylendiğinizi duyuyorum da neden olmasın, neden bir roman bir, iki, üç, dört, beş (ve sonsuza gider…) noktadan başlamasın? Merak etmeyin üç ayrı öykü ya da üç ayrı karakterden bahsetmiyoruz, sıradan postmodern romanların son derece normal yazarları gibi duvara toslatmak değil sizi niyetim. Bütün bir hikayeler bana ait ve nereden başlayacağımı bilmiyorum, evet… Bu yüzden bir çok yerden başlıyorum anlatmaya. Hangisinin gerçek başlangıç olduğuna da siz karar verin. Bir alıntıyla açıklamak da gerekirse (bakın klasik yazarlar gibi davranacağım tam da bu noktada): “Zira bütün bu anlattıklarımı gözümle gördüm. Kim bilir, belki de onları görürken yanılmış olabilirim; fakat aldatmıyorum.”